Şırnak mı Büyük, Cizre mi? Bir Psikoloğun Gözünden Algı, Kimlik ve Aidiyet Üzerine Bir İnceleme
İnsan davranışlarını anlamaya çalışan bir psikolog için her soru, yalnızca bilgi arayışı değil, aynı zamanda bir algı penceresidir. “Şırnak mı büyük, Cizre mi?” sorusu ilk bakışta coğrafi bir merak gibi görünse de, aslında insanların algı, aidiyet ve kimlik duygularını nasıl şekillendirdiğine dair zengin bir ipucu sunar. Çünkü büyüklük yalnızca nüfusla, yüzölçümüyle ya da ekonomik göstergelerle değil; insanların zihninde ve kalbinde kurdukları anlamla ölçülür.
Bu yazıda, Şırnak ve Cizre örneği üzerinden büyüklük algısını psikolojik açıdan ele alacak, bilişsel, duygusal ve sosyal psikoloji perspektiflerinden çözümleyeceğiz.
Bilişsel Psikoloji Perspektifi: Büyüklük Bir Algı Meselesidir
Bilişsel psikolojiye göre, insanlar dünyayı nesnel ölçütlerle değil, algısal çerçevelerle yorumlar. Bir şehir, bir kişi ya da bir fikir bizim için ne kadar anlamlıysa, zihnimizde o kadar “büyük” hale gelir.
Bu noktada, “Şırnak mı büyük, Cizre mi?” sorusunun yanıtı, kişisel deneyimlerle yakından ilişkilidir.
Bir birey için Şırnak, idari merkez oluşuyla daha “büyük” görünebilir; bir başkası için ise Cizre, tarihsel kökleri, kültürel canlılığı ve nüfus yoğunluğuyla daha etkileyici bir “büyüklük” imgesine sahip olabilir.
Bu, bilişsel çerçevelemenin tipik bir örneğidir: İnsan, bilgiyi kendi referans sistemine göre organize eder.
Psikolojik olarak, insanlar “büyüklük” kavramını sıklıkla yakınlık, tanışıklık ve duygusal bağ üzerinden değerlendirir. Dolayısıyla, doğup büyüdüğümüz bir yer, gerçekte küçük olsa bile zihnimizde devasa bir anlam kazanabilir. Tıpkı çocukluk evimizin, dünyanın en güvenli yeri gibi hatırlanması gibi.
Burada büyüklük, ölçülebilir değil, hissedilebilir bir olgudur.
Duygusal Psikoloji: Aidiyetin Gücü ve Duygusal Coğrafyalar
Bir şehrin büyüklüğü, onu yaşayanların kalplerindeki yeriyle de ölçülür. Duygusal psikoloji bu durumu “yerle özdeşleşme” (place attachment) kavramıyla açıklar.
İnsan, doğduğu ya da bağ kurduğu yerle bir duygusal bağ geliştirir; o yerin sokakları, sesi, insanı zihinsel haritasının bir parçası olur.
Dolayısıyla, Şırnak mı büyük, Cizre mi sorusu, aslında “Ben nereye ait hissediyorum?” sorusunun yansımasıdır.
Cizre’nin tarihi derinliği, Dicle Nehri’nin sesi, Mem û Zîn’in hikâyesi gibi unsurlar insanların duygusal belleğinde güçlü bir yer edinir. Bu tür kültürel ve tarihsel unsurlar, bireyin kimliğini şekillendirir ve o şehri zihninde büyütür.
Şırnak ise daha modern bir idari yapı olarak, düzeni, otoriteyi ve merkezi gücü temsil eder. Bu da güven, kontrol ve istikrar arayan bireyler için duygusal anlamda “büyük” bir figürdür.
Bir başka deyişle, duygusal büyüklük, bireyin kimliğini hangi şehirle özdeşleştirdiğine bağlı olarak değişir. Tıpkı bir insanın sevdiği kişiyi, kalabalık içindeki en özel kişi olarak görmesi gibi; bir şehir de insanın kimliğinde yer ettiğinde büyür.
Sosyal Psikoloji: Grup Kimliği ve Aidiyetin Toplumsal Boyutu
Sosyal psikoloji, bireylerin kendilerini gruplar aracılığıyla tanımladığını söyler. Bu durum şehir aidiyetinde de geçerlidir.
Bir kişi “Ben Cizreliyim” dediğinde, yalnızca bir yer ismi söylemez; aynı zamanda bir toplumsal kimliği, bir kültürel aidiyeti de vurgular.
Şırnaklı olmak ya da Cizreli olmak, toplumsal bir gruba ait olma hissini temsil eder ve bu kimlik duygusu, bireyin özgüvenini ve dünyaya bakışını etkiler.
Burada ilginç bir psikolojik süreç işler: “Biz” ve “Onlar” ayrımı. İnsanlar kendi şehirlerini yüceltmeye, onu diğerlerinden farklı ve üstün görmeye eğilimlidir. Bu, sosyal kimlik teorisinin doğal bir sonucudur.
Bir topluluğun büyüklüğü, sadece nüfus sayısı değil, üyelerinin o topluluğa yüklediği anlamla da artar.
Yani “Cizre mi büyük, Şırnak mı?” sorusu aynı zamanda “Biz kimiz ve kim olmak istiyoruz?” sorusuna da dönüşür.
Sonuç: Büyüklüğün Psikolojisi – Zihinlerdeki Şehirler
Gerçekte bakıldığında, nüfus açısından Cizre daha büyük bir yerleşimdir; ancak idari olarak Şırnak il merkezidir. Fakat psikoloji açısından, bu veriler sadece dış kabuktur.
Asıl büyüklük, insanların zihinlerinde ve duygularında yaşar.
Bir şehir, içinde yaşayanların hayallerini, anılarını ve kimliğini ne kadar çok barındırıyorsa, o kadar büyüktür.
Belki de en doğru cevap şudur: Şırnak da büyüktür, Cizre de.
Biri aklın düzenini, diğeri kalbin derinliğini temsil eder.
İnsan zihni, büyüklüğü ölçmez — hisseder, bağ kurar ve anlam verir.
Ve her birey, kendi duygusal coğrafyasında yaşadığı yere anlam kattıkça, o şehir biraz daha büyür.
Peki sizin için hangi şehir büyüktür? Yorumlarda paylaşın; belki de büyüklük dediğimiz şey, hepimizin iç dünyasında yeniden şekilleniyordur.